Serander, Mazı, Paska, Nayla, Bagen (Tahıl ambarları) – –
İçindekiler
Makale: Özhan Öztürk
Serander, mazı, paska, nayla ve bagen, geleneksel Karadeniz köy evlerinin yanında bağımsız olarak kestane (nadiren ceviz, kiraz) ağacından dört (nadiren 6, 8 hatta 12) ahşap direk üzerine inşa edilen zahire ambarı olup, döşeme ve duvarlarındaki ızgaralardan havalandırma sağlanmaktaydı.
Serander niçin ve nasıl yapılırdı?
Genellikle tek odalı olmakla birlikte iki, üç bölmeli olanları da vardır. Seranderlerde başta mısır olmak üzere tohumluk tahıllar, kışlık meyveler, turşu, salamura gibi yiyecekler, uygun havalandırmayla aşırı nemin etkilerin-en korunarak saklamaktadır. Zararlı hayvanların yukarıya ulaşmalarını engellemek için serander dikmelerine ters koni biçiminde ağaç tekerler yerleştirilmiş olup, yapıya çıkış da hareketli merdivenlerle sağlanmıştır. Seranderler, kapalı ekonomi sisteminin günümüzde geçerli olduğu az sayıda köyde işlevini sürdürmekteyse de 1970’lerden sonra ulaşım olanaklarının hızla yayılması sonucu, sosyo ekonomik yapı büyük oranda değişmiştir. Köylerden kent veya kasabaya ulaşımın kolaylaşmasının yanı sıra fındık ve mısır üretimi yerine daha çok kazanç sağlayan çay üretiminin tercih edilmesi de, seranderlerin işlevliliğini yitirmesine neden olmuştur.
Serander terminolojisi
Karadeniz bölgesinde yakın zamana dek yaygın olarak kullanılan seranderler çeşiti yörelerde farklı adlarla anılmakta olup, serender ve serander (Trabzon), serendi (Ordu, Giresun, Rize), seren (Zonguldak), serende (Hemşin), nayla (Rize), mazı veya mağazu (Ordu, Gresun, Trabzon Şalpazarı), paska (Sürmene), serendar (Köprübaşı), seren (Zonguldak), (Gümüşhane, Erzurum), Lazca serende, nalya ve nalya (Çayeli), Hemşince nayla ve nayliya bunların başlıcalarıdır.
Serander, Yunanca ‘kurutucu’ anlamındaki ksirantirion (ξυραντήριον) kelimesiyle ilişkili olup, Karadeniz Rumcasında kserantirin (ξεραντέ-ριν [Giresun]) ve kseranter (ξεραντέρ [Ordu, Santa, Trabzon, Haldiya]) formları kayıtlıdır. Rize ili, merkez ilçe, Yemişlik köyünün eski adı Serandinoz da bu kelimeyle ilişkilidir. Bu isim çeşitliliğinde yapının kurutma fonksiyonuna atıf yapan serander dışındaki diğer adların ortak özelliği Karadeniz’in başka bir yöresinde derme çatma kulübe veya fındık örgüsü anlamlarını karşılamasıdır.
Paska Sürmene, Araklı ve Arsin’de seranderlere verilen isimdir. Karadeniz bölgesinin büyük bölümünde Sinop, Samsun, Ordu, Giresun, Rize, Artvin) paska olarak bilinen ‘yaylada biçilen otları kurutmak için inşa edilen derme çatma ev’ Sürmene’de merek,
Rize’de paska olarak bilinen ‘gece tarlayı yabani hayvanlardan korumak için nöbet beklenilen dört direk üzerine inşa edilmiş ahşap külübe’ Sürmene’de kelif, Lazca paska veya pasha olarak bilinen ‘fındık veya kestanenin ince ve yaş dallarından aralıklı olarak örülmüş sepet’ Sürmene’de çiten adıyla bilinmektedir. Benzer şekilde Giresun ve Şalpazarı’nda serander anlamında kullanılan mağazu kelimesi Tonya ve Akçaabat’ta ‘yayla evi’ anlamında kullanılmaktadır.
Mağazu kelimesi, Türkçe ‘dükkan ve depo’ anlamında kullanılan mağaza ile ilişkili olup, İtalyanca magazzino ve magazzini
kelimelerinden ödünçlenmiştir ki onun da öncesi Latince ‘kulübeler, çadırlar’ anlamına gelen magalio olmalıdır. Kelime Arapça’ya mahâzin, Karadeniz Rumcası magazi(n) (μαγαζι[ν]) ve mazi(n) (Gümüşhane) formlarında geçmiştir.
Çiten, serander yapacak parası olmayan ailelerin, mısır depolamak amacıyla, yerden bir karış yükseklikte hazırladıkları ve dört bir yanını çita adı verilen ince çubuklarla çevirdikleri üstü kapalı 2-3 m boyunda ahşap yapının adıdır. Tek bir giriş kapısı yapılan çiten içindeki mısır, aralıklarından her yönden rüzgâr aldığı için çabucak kurur ve değirmene taşınırdı.
Bölgede çiten (Araklı), çöten (Şalpazarı, Eynesil, Yağlıdere, Bozat), çeten (Torul, Tonya, Akçaabat) adlarıyla anılmaktadır. Çiten ayrıca bölgede ‘yaprak sepeti’, ‘ince fındık dallarından gözenekli olarak örülmüş çit’, ‘balık avlamak amacıyla ince fındık dallarından örülmüş sepet türü’ anlamalrında kaydedilmiştir. Anadolu’da aynı kökten türemiş çetenek ‘ekmek koymaya mahsus sepet’ (Sinop) veya anlam genişlemesine uğramış farklı kullanımlara da çeten ‘çamaşır sepeti’ (Sinop), ‘buzağı veya kuzu ağılı’ (Samsun, Kastamonu, Bolu, Konya, Ankara) rastlanmaktadır.
Podes veya podosi, serander’in direklerinin yapıya yakın bölümüne monte edilen dairesel çıkıntının adıdır. Direklerden serandere tırmanmak isteyen fareler podosiyi
aşıp, yukarıda hububatın bulunduğu ambar kısmına geçemezlerdi.
Tarviça, Serander ve ev yer döşemesinde kullanılan kestane ağacından mamul 5-10 cm kalınlığında çubukların adıdır. Misafir odası yerden yukarı doğru toprak, hava boşluğu, kestane ağacı, tarviça, kör döşeme şeklinde düznelenmekteydi. Döşeme tahtaları tarviçaya çivilenirdi. Döşemenin altındaki ağaçlara tarviça denir, döşeme tahtataları üzerine oturtuluri döşeme yerine çaçelde yapılabilirdi.
Çaçel, fındık, karayemiş veya komar dalından örülmüş gözenekli kaba örgünün adıdır. Çaçel derede balık avlamak için tuzak, tarlada toprağı ufalamada elek, serander tabanında yapı malzemesi olarak ya da evin en büyük odası hayatın tavanına asılarak mısır kurutmak için kullanılabirdi. Çaçel, mısır kurutmak amacıyla seranderin tabanının
bir kısmına veya evin hayatının tavana yakın bir kısmına ağ gibi ip yardımıyla asılmaktaydı. Çaçel üzerine serilmiş olan taze mısırlar havalandığı için kolayca kurur ve un yapımına hazır hale gelirlerdi. İhtiyaç olduğunda, ahşap el tokmağı koballe dövülen mısır koçanlarından düşen taneler ḉarçelin aralıklarından aşağıya, gerilmiş olan bir çarşaf veya kilimin üzerine düşürülerek toplanırlardı. Trabzon ve Rize’de çaçel, çarçel, zazel, çahçel adlarıyla bilinen yapı, Lazca çarçeli, Karadeniz Rumcası zazela (Gümüşhane), zazel (ζαζέλ [Trabzon]) formlarında kayıtlıdır.
Çotulma Taştan yapılmış zahire ambarı (Ünye). Anadolu’da yaygın olarak ‘mısır’ anlamında kullanılan çotul kelimesiyle ilişkilidir.
Bagen, bageni Alt katı yığma veya kesme taş olarak inşa edilip, büyükbaş hayvanlar için ahır, üst katı ahşap ve ot deposu olarak kullanılan iki katlı yapının adıdır. Kış için hayvan yemi saklanılan bu yapının üst katında insan yiyeceği depolanma-maktadır (Rize, Ordu, Artvin). Lazların tarihi adlı kitapta Sarp köyünde pirinç hasadından sonra iş sırasının mısır toplamaya geldiği, toplanan koçanların evlere taşınıpr, ayıklandıktan sonrar, bagen denilen özel ambarlarda muhafaza edildiği, mısır sapları ve koçanlardan çıkma kabukların hayvan yaygısı olarak değerlendirildiği kaydedilmiştir. Bagen aynı zamanda ‘derme çatma kulübe’, ‘dağevi’ ve ‘ağaçların uçları kertik yapılarak bunlarla vücuda getirilen baraka, salaş’ anlamları da kaydedilmiştir.
darnı, darni, direni Geleneksel ahşap Karadeniz evlerinde tavan döşemesi ile çatı arasında kalan ve ambar olarak da kullanılan çatı arasına verilen isimdir. Direniye eski dönemlerde ot, mısır yaprağı gibi hayvan yemleri konulabileceği gibi erzak deposu olarak da kullanılabilirdi. Darnı (Rize Mapavri); darni (Rize); direni (Sürmene); verni “evlerde mutfak bölümünün üstü” (Rize); veni, verni; dirani (Sürmene), Anadolu’da diren “ağaçtan yapılmış iki çatal harman aygıtı” (Sinop, Bafra, Bolu, Bursa, Kütahya, Niğde, Edirne) olarak kaydedilmiştir. Ermenice verdi “üst bölüm” (Trabzon) kelimesiyle ilişkilidir.
Kaynakça
BUCAKLİŞİ, İ.A. & UZUNHASANOĞLU, H. (1999). Lazuri- Turkuli Nenapuna. Akyüz Yayıncılık. İstanbul. s. 9, 379
ÇELİK A. (1999), Trabzon-Şalpazarı Çepni Kültürü. T.C. Trabzon Valiliği İl Kültür Müdürlüğü Yayınları. Trabzon. s. 554
GEDİKLİ, F. (2004), Akçaabat Yazıları. Yedirenk Yayınları. İstanbul.s. 187
GÜNGÖR, B. (1987). “Trabzon evleri”. Trabzon 87 Kültür Sanat Yıllığı, İstanbul s.17
KALYONCU, H. (2001), Trabzon-Tonya Ağzının Dilbilgisel Özellikleri ve Tonya Sözlüğü. Trabzon. s. 49
KARA, İ. (2001), Güneyce. Dergah Yayınları. İstanbul. s. 179
KAZMAZ, S. (2001), Çayeli Geçmiş Günler ve Halk Kültürü II. Türk Halk Kültürünü Araştırma ve Tanıtma Vakfı Ankara. s. 191
KAZMAZ, S. (1998), Rize-Çayeli Halk Kültürü Araştırmaları. Türk Halk Kültü-rünü Araştırma ve Tanıtma Vakfı. Ankara. s. 121
ÖZCAN. S (1990), Gümüşhane Kültür Araştırmaları ve Yöre Ağızları. Kültür Bakanlığı. s. 544
ÖZTÜRK, Özhan. Karadeniz Ansiklopedik Sözlük. Heyamola Yayınları. İstanbul, 2005
PAPADOPULOS, LP. (1958-1961), Ιστορικόν Αεξικόν της Ποντικης διαλέκτου. Atina I: 331, II: 1, 92
Türkiye’de Halk Ağzından Söz Derleme Dergisi (1939-1951). Maarif Matbaası. İstanbul. s. 153, 328, 374, 404, 444, 1041, 1076
TZITZILIS C. (1987) Griechsche Lehnwörter Im Türkıshen. Österrecheschen Akademe Der Wıssenschaften. Wıen. s. 93