Genel

Arazi ve toprakla ilgili terimler (Doğu Karadeniz) – –

Yazı: Özhan Öztürk

Abanges ‘Tarlanın seyrek sürülmüş yeri’ ve ‘yarım yamalak, baştan savma yapılmış iş’ anlamlarına gelmektedir (Trabzon, Tokat)

Aboskal veya aposkal Tarla kazılırken, henüz işlenmemiş önde kalan kısım; eksik bırakılan iş, tarlada sürülen kısımla, sürülemeyen arasındaki sınır (Trabzon, Rize) anlamına gelmektedir. Yunanca aposkalin (αποσκαλιν [το]) “başlanılan iş’ kelimesinden ödünçlenmiştir.

70’li yıllarda Trabzon’un Çaykara ilçesi köylerinde kendilerini sabana koşan köylüler

Aboşimas etmek Yeni sürülen tarla yüzeyindeki toprağın yağmur sonucu katılaşıp, şekil değiştirmesi (Trabzon)

Aho Orman arazisinin, ağaç kesilerek tarla haline dönüştürülmüş hali (Şavşat). Aynı zamanda Artvin ili, Yusufeli ilçesi, Hostapor (Çağlayan) köyü, Karadoğan mezrasının eski adıdır.

Akamat ‘ziraat yapmaya elverişsiz; işlenemeyen, verimsiz toprak (Trabzon). Yunanca akamatos (ακάματος) “geliştirilemeyen, tarım yapılamayan” kelimesinden ödünçlenmiştir.

Ayak Tarla bellerirken, bel ile bir defa da bellenen kısım (Trabzon). Ayak kelimesi Türkçe’dir (Çuvaşca ura, Gagauzca, Türkmence, Tatarca, Kırgızca ajak, Anadolu Türkçesi, Azerice ayak, Karaçayca, Kumıkca, Kazakca ajaq, Özbekce, Uygurca ojoq, Yakutca atax)

Barağniya Tarla sınırı, ekili arzi sınırı (Trabzon)

Bük ‘denize yakın veya dere kenarındaki düzlük arazi’ (Ordu, Giresun, Sinop, Samsun, Gümüşhane, Trabzon), ‘dönemeç’ (Artvin), bükme (Mesudiye), bükemeç (Mesudiye, Akkuş, Karakuş, Ünye). Anadolu’da bük ‘ırmak kenarlarında ve-ya ortasındaki bitek toprak’ (Malatya, Elazığ, Erzincan, Gümüşhane, Diyarbakır, Tunceli, Bingöl), ‘Dere kenarındaki sık çalılık ağaçlık’ (Kastamonu, Çorum, Tokat, Sivas, Yozgat, Kırşehir, Konya, Niğde, Antalya, Burdur, Isparta).

Çalık veya çalıh ‘Engebeli arazi’ (Gümüşhane) ve ‘Soğuktan gelişemeyen ekin’ (Gümüşhane) anlamlarına gelmektedir.

Çetirik Kayalık, taşlık alan (Şebinkarahisar, Sivas Suşehri Ağrokos). Anadoluda çetir “taşlı arazi” (Burdur, Denizli)

Çort Dikenlik, çalılık (Ordu, Giresun, Vakfıkebir, Tonya, Torul, Şalpazarı),  cort “geçilmesi zor fundalık” (Tonya), “işlenmeyen arazi”, cortluk, çortluk ‘dikenlerle dolu, budanmamış, kısa ve işe yaramaz bitkilerle kaplı arazi’ anlamları kaydedilmiştir.   Anadolu’da çort “Kaba, görgüsüz, uyuşuk, iş bilmez” (Malatya) anlamına gelmektedir. Ermenice č’ort’ ‘sert’

Çöl. Ekin bitmeyen arazi (Trabzon, Rize, Artvin). Karadeniz Rumcasına çolin (τσόλιν [Giresun]) ve çol (Ordu, Santa, Gümüşhane) formunda geçmiştir. Türkçe çöl kelimesi, Moğolca çöl ‘bozkır, tarım yapılmayan yer’ sözcüğü ile ortak kökenlidir.

Düven ve tırmık

Düven Harmanda ekinlerin sapı ve tanelerini ayırmak için kullanılan, önüne koşulan hayvanlarla çekilen, alt yüzünde keskin çakmak taşları dikine çakılı bulunan, kızak biçiminde ahşap aracın adıdır. Yun dukáni (δουκάνι) ‘ekini kabuğundan ayırmak için kullanılan cihaz’ Eski Yunanca tikani (τυκάνη) kelimesinden ödünçlenmiştir.

Eğens. Karasabanın tarlada bıraktığı iz (Ordu). Anadolu’da eğenk “sabanın toprağa giren kısmı” (Elazığ, Şebinkarahisar); e-henk “saban demirinin takıldığı iğri ağaç” (Ordu); eyes “saban demirinin tarlada açtığı çizgi, ince yol” (Ordu Fatsa); eyenk “sabanın demir takılan sivri kısmı” (Aydın, Gümüşhane, Erzurum, Şebinkarahisar) formlarında bilinmektedir.

Epek Arsa, yıkılmış bir binanın arazisi (Torul, Trabzon)

Evlek, ‘Bahçe ve tarlalarda açılan küçük su yolu’ (Trabzon, Torul), ‘Sabanın tarlada

Tarla belleyen köylü, Arhavi (Fotoğraf: O. N. Özkan)

bıraktığı iz’ (Gümüşhane) ve ‘yol kenarındaki su yolu (Trabzon) anlamlarında kullanılmaktadır. Anadolu’da evlek ‘tarlaya tohum atmak için sabanla dokuz on adım aralıklı olmak üzere çekilen çizgi’ (Samsun, Kayseri, Seyhan, Ankara, Çorum, Kars), evlek kırmak ‘sürülecek tarlaları müsavi kısımlara ayırmak”’ (Kayseri) anlamlarında evlek (Erzurum) ve hevlek (Sivas) formalrında kaydedilmiştir. Yunanca avlaki (αὐλάκι) ‘sabanın toprakta açtığı dar kanal’  kelimesinden ödünçlenmiştir.

Gevar Bahçe ve tarlaları sulamak amacıyla açılan ince su yolu; ark (Şebinkarahisar). Anadolu’da yaygın olarak gever formunda kullanılmaktadır.

Gırziya veya kırziya Uzun süre ekilmiş ham tarlayı iki karış derinliğinde kazarak alt üst etme işi (Torul, Trabzon; gıriz “taşları ayıklanmış ham tarla” (Trabzon); ıgrız “tarlayı gayet derin kazmak derin kazmak” (Trabzon); irriz etmek “karıştırmak: tarlayı iki senedir koyun gübresiyle irriz etti” (Trabzon); kirizme yapma  (Çoruh Filargos). Trabzon Rumcası grizema “eşelemek”, grizevo “eşeliyorum” (Çaykara Ogene). Karadeniz Rumcası griziya (γριζέα η) “ekilmemiş toprak” (Trabzon, Haldiya),  grinziya (γρινζέα [Haldiya]) olarak kaydedilmiştir.

Guz, ‘gölgelik, güneş almayan yer’  (Ordu, Giresun, Trabzon), ‘kuzey’ ve ‘verimsiz tarla’ anlamlarına gelen kelime 13. yüzyıl öncesi Türkçe kayıtlarda kuz ‘bir dağın seyrek güneş alan kuzey tarafı’  (Osmanlı), kuz ‘güneşin ilk ışığını almayan yer’ (Kıpçak) formunda geçmektedir.

Hakos, sabanın tarlada bıraktığı iz (Giresun, Trabzon, Artvin) olup, akoz (Şavşat), agos (Hemşin, Maçka, Artvin, Erzincan, Yusufeli), hakoz (Artvin), hagos (Gümüşhane, Erzurum, Erzincan); harkus (Gümüşhane, Erzincan) formlarında da kaydedilmiştir. Bölgde tarla sulamak için açılan ark da aynı adla anılmaktadır (Trabzon). Ermenice akōs “saban izi” kelimesinden ödünçlenmiştir. Agosa/hagosa gelmek tarla sürerken kazılan düz hattan sapanları uyarmak için kullanılan bir terimdir (Trabzon, Yusufeli)

Hamel, toprağı sürmek, kazmak, ev veya ahır ocağı açmak amacıyla, üstüne birisinin binmesi sayesinde, gömülüp iplerle çekilerek kazma işini gerçekleştiren ahşap aygıt adı. Hamel tahtası, kumanda direği ve hamel sapı olmak üzere üç parçadan oluşurdu. S. Kazmaz’ın anlatımına göre önce evin yapılacağı yerde hendek açılır, çıkarılan toprak hendeğin önüne yığılır. Hamelin tahtası hendeğe konulur. Bir adam bir ayağını hamelin tahtasının üst kenarına basar, bir eliyle kumanda direğini tutar, bir eliyle de hamelin tahtasını hamelin ağacına bağlayan ipleri ayarlar. Hamel’in sapını, hamelin ağacını, bir başına iki, bir başına da iki olmak üzere dört kişi göğüslerine dayamak suretiyle hameli ileriye doğru çekerler: Böylece hendekten çıkarılan ve hamelin tahtasının önüne yığılan toprağı aşağıya atarlar. Arkadan yeniden hendek açılır. Hamelin önüne hazırlanan, daha doğrusu hendekten çıkarılıp hamelin önüne yığılan toprak aynı şekilde çekilerek aşağıya atılır. Evin ve ahırın yeri açılıncaya kadar bu tür çalışmaya devam edilir. Zaman zaman hameli çekenlerle toprak kazanlar, daha doğrusu hendek açanlar yer değiştirirler. Çünkü hendek kazmak kolay, hamel çekmek zordu. Antik Yunanca hame (χαμαί) ‘toprak, yer, zemin’ kelimesiyle ilişkilidir.

Hamen Derin dere yatağı (Trabzon): ‘Hamenden aşağa ver/ Sayilan kuduklari/ Doğri değil yalandur/ Sağa soyleduklari/’. hamengi “uçurum” (Akçaabat).

Hameniya Orman içlerinde gazel sürüklemeye uygun geniş yol (Trabzon). Aynı zamanda Trabzon ili, Düzköy ilçesi, Çiğdemli Köyünün eski adı Hameniya’dır. Yunanca hame (χαμαί) “toprak, yer, zemin” kelimesinden gelişmiş olup, Antik Yunanca hameniya (χαμευνία  η) ‘yerde yatay pozisyonda olan’ anlamına gelmektedir.

Hark Tarlaları sulamak veya dereden değirmene su taşımak amacıyla, toprağı kazarak içinden su akabilecek derinlikte oluş-turulan olukların adı olup, Trabzon’da hark,  Gümüşhane harğ, Artvin’de herg, Lazca harki, Karadeniz Rumcası harki, hark (χαρκ [Santa, Gümüşhane]), Azerice arh, Gürcüce arhi olarak bilinmektedir. Kelimenin etimolojisi tartışmalı olup, Türkçe yarık kelimesinden, Ermenice’den, Farsça’dan Ermenice ve Türkçe’ye geçtiği tartışılmışsa da ortak bir kanıya varılamamıştır. Macarca árok formu, Osmanlı mirası olabileceği gibi daha öncesinde bir Kuman kalıntısı olarak da düşünülebilir. Hark çıkarma imece usulü ile her köy veya mahallenin, hark adı verilen kendi sulama kanallarının tamiri ve yeniden kanal çıkarılması işine denilmekteydi (Yusufeli). Hark etmek ise tarlayı sürerek ekime hazırlamak anlamındadır (Yusufeli)

Haruş Sürülmemiş tarla (Şebinkarahisar) ayrıca ‘kaba, saba, görgüsüz’ anlamıda kayıtlıdır.

Hendek vurmak Aşırı yağış sonucunda tarlada biriken suyu boşaltmak için dip kısmını ince taşlarla doldurarak hendek kazmak (Akçaabat, Ordu, Giresun)

Hennük Yağmur yağınca tarladaki toprağın yumuşaması, sürülme kıvamına gelmiş tarla anlamına gelmekte olup hennük (Giresun), hernug (Araklı, Şebinkarahisar ), hernuk ve arnuk (İkizdere), hernug ‘Sürülme kıvamına gelmiş tarla’,  hermik ‘ilkbaharda çamurlar çekildikten sonra toprağın çift sürmek tavına gelmesi’ (Mesudiye, Tunceli), hermük (Şebinkarahisar); hennik, hernik (Giresun), hermik (Ordu), hernük (Ordu, Giresun, Gümüşhane, Rize, Erzincan, Sivas), hermük (Giresun, Elazığ), hernüyh (Gümüşhane) formlarınd akaydedilmiştir. Ermenice harawunk’  “ziraat, tarla”, Ermenice dialektlerinde harvōnk “ilkbahar veya sonbahar yağmurunun yumuşattığı ve sabanla sürülebilir toprak” (Muş) ve harmunk (Kığı) kelimesinden ödünçlenmiştir.

Herk veya herg ‘Nadas; tarlayı sürdürdükten sonra bir yıl ekim yapmadan dinlendirmek’ (Trabzon, Giresun, Ordu, Gümüşhane); ve ‘herk’ tarla sürme’ anlamlarına gelmektedir.  Anadolu’da herk formunda (Çorum, Söğüt, Bilecik, Sivas, Seyhan, Boyabat, Şebinkarahisar, Erzinan, Artvin, Bayburt, Tokat, Samsun, Erzurum, Kayseri, Yozgat, Bursa, Ağrı, Niğde, Artvin) yaygın olarak kullanılmaktadır.  Ermenice herk ‘toprağı sürmek’ kelimesinden ödünçlenmiştir. Herk etmek Toprağı belleyerek havalandırmak ve bellenmiş tarlanın topak halindeki topraklarını kırarak toğrağı yumuşatmak ‘Komşuya herk etmeye gideceğiz’ (Erzurum, Bayburt, Giresun, Şavşat), herg etmek, herḳ etmah (Yusufeli) ve herklemek ‘ Toprağı kazmak’ (Giresun) anlamlarına gelmektedir.

Horaf Tarla (Çaykara); hora (Sürmene), Trabzon Rumcası Horaf, kokorakhi (Köprübaşı). Lazca ona (Pazar), qona (Hopa), vana (Megrelce ‘tarla’. Anadolu’da koraf (Antalya). Yunanca horafi (χοράφι) ‘tarla’ kelimesinden ödünçlenmiştir.

Hozan, ‘Ot bitmeyen yer, kıraç ve verimsiz toprak’ (Rize, Gümüşhane), ‘yabani otlarla kaplı, hiç sürülmemiş ya da ekilmemiş tarla’ (Giresun, Trabzon, Gümüşhane, Tokat), ‘nadasa bıraklımış tarla’ (Giresun, Şavşat) anlamlarına gelmektedir. Özellikle Artvin ve Gümüşhane’de az yağmur alan ve sulama yapılamayan tarlalar hem aşırı kuraklık, hem de gübresizlikten ötürü üç-dört yıl sonra verimsiz hale geldikleri için bir kaç yıl hatta daha uzun bir süre hozan bırakılmakta ve buralardan otlakiye olarak faydalanıyorlardı. Anadolu’da hozan kelimesi biçilmiş tarla anlamında yaygın olarak kullanılmaktaydı (Ordu, Giresun, Gümüşhane, Rize, Artvin, Kars, Van, Tunceli, Sivas, Ankara, Kayseri, Çorum, Samsun, Nevşehir, Niğde, Konya, İçel). Karadeniz Rumcası hozanin, hozan (χοζαν [Santa, Gümüşhane]), Ermenice xozan ‘biçilmiş ekinin yerde kalan sapları; anız’ Ermeni dialektlerinde “iki yıldır ekilmeyen tarla”, Azerice ‘saman’ anlamalrıyla kayıtlıdır. Hozana atlamak Akıldışı davranmak, dengesiz hareketlerde bulunmak (Torul, Kürtün), hozan tilkisi Boş bırakılmış, ekim yapılmayan tarlalarda fare avlayan tilki veya mecazen ‘fırsatçı’, hozangel Sıksaraya benzeyen, daha geniş bir alanda ve daha kalabalık olarak oynanılan bir horon türü anlamlarına gelirken, Hozanlar Artvin ili, Yusufeli ilçesi, Günyayla köyünde bir mevki adıdır.

Kavar Tarlada sulama amaçlı ana arktan ayrılan küçük kollar (Yusufeli, İkizdere, Gümüşha-ne, Erzurum, Malatya).

Kehriz Geçmişte tarlayı gübrelemek için de kullanılan, evin tuvaletinden gelen sulu ve katı atıkların biriktiği hemen ahır altında bulunan üstü açık foseptik çukuru (Trabzon)

Kıran veya gıran Tümsek, tepe, yokuş (Ordu, Giresun, Trabzon, Rize, Gümüşhane). Anadolu’da yaygın olarak tepe, kenar, civar, dağ sırtı, ufuk anlamlarında yaygın olarak kullanılmaktadır. Yunanca kranos (Κρανος) ‘tepe’ kelimesinden ödünçlenmiştir.

Kırık Ormandan açılmış tarla (Samsun, Ordu), kırkındi (Tonya), kırma (Ordu, Giresun, Tokat)

Koftoz Geçit vermeyen sarp arazi (Trabzon)

Leşberluk is. Tarla, bağ, bahçe gibi toprak işlerinde çalışma işi olup leşberluk  (Trabzon), reşperluk (Çaykara), ileşbellik (Ordu); lençberloh ve leçberloğ (Yusufeli) formlarında kaydedilmiştir. Farsça rencber kelimesinden ödünçleniş olup, Türkçe rençber, Karadeniz Rumcası rençiperis (ρεντζιπέρης [Giresun]), rençper (Trabzon, Gümüşhane) ve rençpär (Ordu) olarak bilinmektedir.

Longoz, ‘tarlada yağmur sonrası oluşan içi su dolu çukurlara verilen isim’ (Trabzon, Rize) olup, löngoz (Akçaabat) ve Lazca longozi (Pazar)  formları da tespit edilmiştir. Anadolu’da longöz ‘içi su dolu derin çukur’ (Balıkesir) ve löngez ‘çok çamurlu ve bataklık tarla’ (Muğla) anlamları kaydedilmiştir. Karadeniz Rumcası longos (λόγγος) “nehir ve derelerdeki derin çukur” anlamına gelmekte olup, Yunanca longos (λόγγος)  kelimesile ilişkilidir. Türk gemici diline longoz formunda yer almaktadır.

Melenk Killi toprak (Tonya), “su sızıntısını gösteren yaş toprak” (Rize); melen “değirmen taşı oluğu”  (Maçka).  Anadolu’da melenk “senelerce sürülmemiş toprak” (Bursa), “killi toprak” (Afyon) ve melen “işlenmemiş toprak” (Isparta) anlamlarıyla kaydedilmiştir.

Nadoz Ekini biçilmiş tarla; nadoz otu “hasadı yapılmış tarlada yetişen bir yaban otu” (Trabzon, Rize, Artvin)

Ot kazmak Tarlayı çapalamak (Trabzon Şalpazarı), ot kazması Tarlada kullanılan bir kazma çeşidi (Şalpazarı)

Pohrenk Aşırı miktarda yağışın tarlaya zarar vermesini önlemek için, fazla suyu tahliye amacıyla killi çamurdan yapılan su yolu olup, pohrenk (Yusufeli), pöhrenk (Ordu, Trabzon, Artvin, Amasya, Tokat, Erzurum, Urfa, Maraş, Sivas, Yozgat, Kayseri, Nevşehir, Adana), behrenk ‘yanları ve üstü taşlarla kapatılan su kanalı’ (Tonya) ve pohrek ‘ağaç veya topraktan yapılmış su künkü’ (Gümüşhane, Şavşat) fromları kaydedilmiştir.

Poruş etmek veya poğuş etmek Tarla kazmak (Hemşin). Yörede poruş etmek denilen tarla kazma işinde ‘orik’ adı verilen ağzı dar ve uzun kazmalar kullanılırdı.

Tava gelmek Tarlanın ekime uygun hale getirilmesi (Trabzon, Torul, Kürtün)

Tumbi veya tump yüksekçe toprak yığını (Trabzon, Erzurum, Artvin, Samsun, Ordu, Bayburt, Şebinkarahisar) ve ‘iki tarla arasındaki yükseklik farkı, sınır’ (Giresun, Trabzon) anlamlarına gelmektedir. Anadolu’da tunp ‘tarla sınırı’ (Van, Erzincan, Bursa, Elazığ, Diyarbakır), tümbe ‘tümsek’ (Yalova), tümbek ‘tepe’  (Denizli, Muğla, Çanakkale, Afyon, Maraş) ve tomp ‘tarlada toprakla yapılan sınır’ (Muğla) olarak kayıtlıdır. Karadeniz Rumcası tumpi (τουμπί [Giresun]), tumpa (τουμπα [Ünye]) olarak bilinen kelime Latince tumul/us “toprak yığını, küme, tepecik”, tum/or “şişik, şişme, kabarma, yumru”, tumidus “şişik, şişen” kelimesinden ödünçlenmiştir. Alçak Dumbi Trabzon ili, Akçaabat ilçesi, Acısu, Soriya’nın karşısında mevki adıdır.

Vazma Eğimli arazide farklı yükseklikteki iki toprak katmanı arasında kalan eğimli yüzey (Torul)

Verep veya verev Yamaç, yokuş, eğimli arazi (Tonya, Maçka, Akçaabat, Torul, Ordu, Samsun) ve ‘eğri, çapraz’ (Trabzon, Torul, Ordu, Şebinkarahisar) anlamına gelmekte olup, ayrıca Erzurum’da verep “yamaç; meyil”,  Anadolu’da verep “yamaç”, Eskişehir, Yozgat, Kırşehir, Çorum, Seyhan, Sivas, Tekirdağ, Tokat, Erzurum, Kars); verev “çapraz, arkuri” (İstanbul, Çanakkale, Bursa, İzmir, Ankara, Kırşehir, Erzurum, Ünye)  anlamları kaydedilmiştir. Ermenice ver “üst, üstteki”, verew “yukarıya doğru”, Ermeni dialektlerinde vērev kelimesinden ödünçlenmiştir.

vol, volar Tarla bellenirken kaldırılan büyük toprak parçası olup, sıkıca birbirine yapışmış bu kütleler ekime elverişli olmadık-larından üzerlerine kürekle vurularak ufalanırlar (Trabzon). Bölgede vol “tarla bellenirken oluşan çamur topağı” (Trabzon), (Yomra),; volar (Trabzon), (Maçka),  “belle toprağın aktarılan bölümü”, “Aldım kazma, çekici/Volar kırarım volar”; ğoli (İkizdere), “bir küreklik toprak” (Rize) form ve anlamlarında derlenmiştir. Geç dönem Yunanca volarion (βωλάριον) “toprak, kil”; voli (βώλι) “toprak parçası” kelimelerinden ödünçlenmiştir. Vol aynı zamanda tarla belleme (vol çekme) sırasında en az dört kişiden oluşan guruplarında adıdır. vol çekmek hep birlikte yapılan belleme işinin adıdır (Trabzon).

Kaynakça

BALIKÇI, G. (1995), Rize-Pazar Akbucak, Ortayol ve Uğrak Köyleri’nin Etnik Yapıları. Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Halkbilim Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi. s.71

BİLGİN, M & YILDIRIM, Ö. (1990), Sürmene. Sürmene Belediyesi Kültür Yayını. İstanbul. s. 574

BLÄSING, U. (1992), Armenisches Lehngut im Türkeitürkischen am Beispiel von Hemşin. Amsterdam-Atlanta # 8

BUCAKLİŞİ, İ.A. & UZUNHASANOĞLU, H. (1999). Lazuri- Turkuli Nenapuna. Akyüz Yayıncılık. İstanbul. s. 234

CAFEROĞLU, A. (1946; 2. Baskı 1994), Kuzey-Doğu İllerimiz Ağızlarından To-plamalar. İstanbul. s. 19, 328

CAFEROĞLU, A. CAFEROĞLU A.(1995), Doğu illerimiz ağızlarından toplamalar. 2. Baskı. Ankara. s. 246

COŞKUN, O. (2002), İkizderemiz. s. 55, SK1 186,

DANKOFF, R. (1995), Armenian Loanwords in Turkish. Harrassowitz Verlag. Wiesbaden.. s. 65, 90, 92, 137, 189

DEMİR, N. (2001), Ordu İli ve Yöresi Ağızları. Türk Dil Kurumu Yayınları. Ankara. s. 348

EMİROĞLU, K. (1989), Trabzon Maçka Etimoloji Sözlüğü s. 32, 33, 89, 92, 226, 227

GEDİKLİ, F. (2004), Akçaabat Yazıları. Yedirenk Yayınları. İstanbul. s. 184, 189, 200, 213, 215, 227, 243, 275, 284

GEMALMAZ, E. (1978), Erzurum İli Ağızları. Atatürk Üniversitesi Yayınları: 487. Erzurum. s. III 166

GÜNAY, T. (1978), Rize İli Ağızları. Kültür Bakanlığı Yayınları. Ankara. s. 328

KALYONCU, H. (2001), Trabzon-Tonya Ağzının Dilbilgisel Özellikleri ve Tonya Sözlüğü. Trabzon. s. 41, 47, 59, 75, 131

KARA, İ. (2001), Güneyce. Dergâh Yayınları. İstanbul. s. 23, 49, 84

KAZMAZ, S. (1998), Rize-Çayeli Halk Kültürü Araştırmaları. Türk Halk Kültü-rünü Araştırma ve Tanıtma Vakfı. Ankara s.161

ÖZCAN. S (1990), Gümüşhane Kültür Araştırmaları ve Yöre Ağızları. Kültür Bakanlığı. s. 449, 504, 524

ÖZTÜRK, Özhan. Karadeniz Ansiklopedik Sözlük. Heyamola Yayınları. İstanbul, 2005

PAPADOPULOS, LP. (1958-1961), Ιστορικόν Αεξικόν της Ποντικης διαλέκτου. Atina I: 243, II: 435, II: 516

TIETZE, A. (1999), Anadolu Türkçesindeki Yunanca, İslavca, Arapça ve Farsça Ödünçlemeler Sözlüğü. Simurg. İstanbul. s. 215

Türkiye’de Halk Ağzından Söz Derleme Dergisi (1939-1951). Maarif Matbaası. İstanbul. s. 271, 329, 372, 510, 515, 541, 560, 564, 618, 632, 633, 697, 705, 849, 909, 1445, 1448

Türkiye’de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü (1963-1976). Ankara.  s. 2, 77, 138, 289, 1378, 1398, 1406, 2059, 2255,2288, 2291, 2347, 2424, 3991, 4107

TZITZILIS C. (1987) Griechsche Lehnwörter Im Türkıshen. Österrecheschen Akademe Der Wıssenschaften. Wıen .s. 21, 26, 34

URAZ, M. (1933), Halk Edebiyatı Şiir ve Dil örnekleri. Suhulet Kütüphanesi. İstanbul. s. 490, 491

ÜNSAL, O. (1999), Artvin ve Çevresinde yaylacılık ve Pancarcı şenlikleri. Nart Yayınları. İstanbul. s. 63

YANIKOĞLU, B. (1943), Trabzon ve Havalisinde Toplanmış Folklor Malzemesi. İstanbul. s. 51, 268, 271, 279, 296

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu