Max Ackermann’ın Sanat Anlayışı
Bu önemli sanatçı daha çok betimleme üzerine yönelmiş ve bu yönde kendini geliştirmeyi amaçlamıştır. Özellikle canlı ya da nesnelerin görüntüleri ve duruşları üzerinde durmayı yok sayarak daha soyut olan şeylere yönelmiştir. Bunlardan en önemlileri çizgi, noktalar, şekiller ve lekelerden oluşur. Resimde soyutluk içeren her şeyi içine almayı ve benimsemeyi başarmıştır. Bu durum diğer sanatçılar tarafından figürsüzlük olarak adlandırılmaktadır. Sanat sadece figürlerin, nesnelerin ve canlıların resmedilmesinden ibaret değildir. Bu düşünceyi tüm benliği ile dışa vurmayı başarmış ve aynı zamanda çok büyük ilgi görmeyi başarmıştır. Wassily Kandinsky, Piet Mondrian, else Alfet, Josef Albers, Robert Delunay gibi sanatçıların sanat akımından etkilenmiş ve bu sanat akımlarını benimsemiştir. Eserlerinin düş ürünü olduğu söylense de bu durumdan hiç şikâyetçi olmamıştır. Çünkü düş ürünlerine ve hayaller sonucu ortaya çıkan eserlere karşı büyük bir ilgisi bulunur.
Max Ackermann Kimdir?
Berlin’de dünyaya gelen Max Ackermann 5 Ekim 1887 yılında doğmuştur. Çocukluğundan beri sanata ilgisi olan bu önemli kişi süs eşyalarını ve eşyalar üzerindeki figürleri yapmaya başlamıştır. Çocuk yaşta kendini geliştirmek adına pek çok atölyede çıraklık yapmıştır. Daha sonra ise 26 yaşında Devlet Güzel Sanatlar Akademisi okulunda çıraklık yapmaya başlamıştır. Gelenekçi olarak bütün eserleri büyük bir değişiklik yaparak biçimlendirici etkisini ortaya koymayı başarmıştır. Genellikle biçimlendirdiği gelenekçi eserleri Adolf Hölzel’e ait olan eserlerdir. Biçimlendirme sanatından sonra da soyut resimlere merak sarmıştır. Önemli sanatçı Ackermann Birinci Dünya Savaşı’na katılmıştır. Savaş sırasında yaralanıp uzunca bir süre hastanede yattıktan sonra taburcu olmuştur. Daha sonra ise bir yıllığına Mavi Sürücü üyesi olmuştur Rudolf von Laban’ın kör resimler eserlerinden etkilenip bu yönde çalışmalar yapmaya yönelmiştir. 1924 yılında soyut resimler, çizimler ve pastellik içerek eserler ortaya koymuştur. Daha sonra ise Adolf Loss ve Piet Mondrian ile tanışarak samimi bir arkadaşlık ilişkisi kurmuştur. Bu zaman zarfı içerisinde Wassily Kandisky bu önemli sanatçıyı pek çok düşünce ve sanat anlayışı yönünden cesaretlendirerek arkasında durmuştur. Bir gösterisinde de Wassily Kandisky’e büyük bir önem verdiğini, onun izinden yürüdüğünü açıkça anlatıp, kesin olarak ortaya koymuştur. Daha sonra ise bir stüdyo açarak burada sanat öğretmenlerini yetiştirdi.
Max Ackermann Sanat Anlayışı
Pek çok duruma göre Max Ackermann sanat anlayışı sürekli olarak değişmiştir. Çocuk yaştan sanata merak sararak farklı farklı yerlerde çıraklık yaparak bu işi öğrenmeye çalıştığı için her gittiği yerde üstündeki kişilerin sanat anlayışını benimseyerek o konuda eserler ortaya koymuştur. Böyle düşünülünce Max Ackermann’ın ne kadar fazla eseri olduğunu ve kendine ne kadar fazla şey kattığını anlamak mümkündür. Max Ackermann kendi benliğini bulup kendi atölyesini açtıktan sonra Wassily Kandinsky’nin de etkisi ile tamamen soyut bir resim anlayışına geçiş yapmıştır. Bu sanat anlayışı ile dışa vurumun üzerinde durulan anlatımları benimsemeyi hedef almıştır. Soyut resimde temel kural nesne ve canlı figürlerini bir kenara bırakarak tamamen kendi çizgilerin, şekil ve lekelerinle eserler ortaya koymak gerektiğidir. Max Ackermann tam olarak bunu yapmıştır. Bir şeyleri tamamen somut olarak ortaya koymak yerine soyut ve üstü kapalı bir şekilde anlatmayı tercih etmiştir. Bu şekilde yaptığı eserleri diğerlerine nazaran daha çok beğenilmiştir. Soyut sanat anlayışı içerisinde canlı ya da nesneye ait hiçbir şey bulunmadığı için figürsüzlük olarak ifade edilmiştir. Soyut sanat anlayışında çevreyi ya da canlıları en genel halinde çizilir. Ya da tamamen bir hayal ürünü olarak da ortaya konabilir. Ortaya konulan eser çok farklı ya da figürsüz gibi görünse de aslında sanatçı her şeyi anlatır.
Kaynakça:
https://renaissancesociety.org/exhibitions/262/max-ackermann/
Yazar: Can Baskın